Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | olanak tanımak | enable v. | ||
Yet the draft decision enables the EU institutions to discriminate in their recruitment on the grounds of age. Ancak karar taslağı, AB kurumlarının işe alımlarında yaş temelinde ayrımcılık yapmalarına olanak tanımaktadır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | olanak tanımak | facilitate v. | ||
General | olanak tanımak | make possible v. | ||
General | olanak tanımak | serve v. | ||
General | olanak tanımak | allow of v. | ||
General | olanak tanımak | admit v. | ||
General | olanak tanımak | give an opportunity v. | ||
General | olanak tanımak | grease v. |
Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | birine bir şey yapması için olanak tanımak/imkan sağlamak | enable someone to do something v. | ||
General | tekrar olanak tanımak | re-enable v. | ||
General | tekrar olanak tanımak | reenable v. | ||
General | geçmesine olanak tanımak | admit v. | ||
Phrasals | ||||
Phrasals | birinin bir şeyi yapmasına olanak tanımak | entitle someone to do something v. | ||
Phrasals | (bir şeye) olanak tanımak | allow of (something) v. | ||
Phrasals | (bir şeye) olanak tanımak | allow of (something) v. | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | imkan/olanak tanımak | give (one) a break v. | ||
Idioms | ||||
Idioms | barış görüşmelerine olanak tanımak | open the door to peace talks v. | ||
Idioms | (bir şeye) olanak tanımak | give wing to (something) v. | ||
Idioms | (birine bir şey yapması) için olanak tanımak/imkan sağlamak | enable (one) to (do something) v. | ||
Idioms | yapması için olanak tanımak/imkan sağlamak | enable to do v. | ||
Idioms | yapmasına olanak tanımak | entitle to do v. |